Eylül Aşkın ile… Yapmış olduğum özel söyleşide kısaca, geçmişten bugüne kendimi anlatmaya çalıştım.
Röportaj Metini:
Herkese merhaba, ben Eylül Aşkın. Sizlere yine Lüleci Hendek Caddesi üzerindeki Bohem Apartmanı’ndan sesleniyoruz. Bugün yanımda müzisyen ve söz yazarı Rüzgar Pehlivan var. Hoş geldiniz, hoş bulduk.
Sağ ol, teşekkür ederim. Nasılsınız? Vallahi bomba gibiyim. Seni görüp de iyi olmam mümkün değil. Çok teşekkür ederim, ben de iyiyim. İyi ki vakit ayırıp koşa koşa geldim. Bir defa buranın önünden geçtim ama bilmiyorum, konumda beni en son buldum yani. Şükür kavuşturana.
Yani uzun zamandır göz önünde olmadığınız için, şöyle bir şey yapalım: Geçmişten günümüze doğru gelelim. Müzik hayatınıza nasıl girdiğinizi anlatır mısınız?
Evet, ben sokaklarda müzik yapmaya başladım. Önce gitar çalmaya başladım, albümlerimi falan sattım. İstiklal Caddesi’nde, od da kulenin orada. Sonrasında işte Taksim’de birkaç barlarda müzik yaptım. İki tane kız yurt dışından gelmiş, Haluk Levent’in konserine götürelim seni dediler. İyi dedim, hadi gidelim. Orada Hilmi Topal’la tanıştım. Ben kartını verdi, hani olur ya böyle “al kartımı” falan.
Zaten dönemin kaset patronuydu Hilmi Topaloğlu. Bir albüm yaptı bana, rahmetli. 2000 yılların başıydı, 2000-2001 civarıydı. Ondan sonra işte iki klip çektik, Beyaz Şov’a çıktık, Ülgen’e çıktık falan. Ondan sonra vefat ettikten sonra da Prestij kapandı. Öyle bir talihsizlik yaşadım ama “Gençliğim Ellerinde” albümüm vardı, 2001’de.
O sırada bayağı hazırlandım geldim. Sonra işte “Zifir”i yakaladım. “Zifir”i yakaladıktan sonra hayat tamamen değişti. Zaten “Zifir” bana bütün kapıları açtı. Öyle bir güçlü bir anahtar ki, doğru şarkıyı yakaladığın zaman bütün kapılar açılıyor. “Zifir”i yazdıktan sonra her şey benim oldu.
Konserlerimizde “Zifir”i defalarca söyledim. Sonradan adım defalarca istendi benden. Dedim, “Ben okuyacağım.” İkinci defa geldi, “Ben okuyacağım,” dedim. Üçüncüde artık dedim, “Sen oku.” 2011 yılıydı, Ferhat Göçer o şarkımı okudu. Tabiatım böyle okudu. Yani birikimlerimizi yaptık. Öz önünde değildik ama göz önünde olmak istemedik. Dedim, “Göz önüne ben çıkıyorsam, eğer hani göze değmeli bir şeyler.” Şu an çok sağlamız. Hem müzikal olarak onları konuşacağız belki. Diğer şeyleri sürpriz olsun.
Evet, YouTube kanalı programı olarak bomba gibi geliyorum. Allah’ın izniyle. O ortadan kaybolduğun dönem neler oldu? Beste yaptım yani. Birden çünkü çok popülerken şlap diye kesildi. Pandemi girdi araya. Pandemi girince benim işlerim bozuldu. Maddi anlamda bir çöküş içine girdim. Bir ara bar işletmeciliği vardı. Tabii barı pandemiden kapattım. 2021’de mi oldu, 2020 civarında barı kapattım.
2023-2024’te toparlanmam ancak oldu. Bir seneye falan sürdü. Şu an her şey yolunda, hiçbir problem yok. Şarkılarıma çok iyi. Hani dedim ya, “Zifir” gibi bir şarkı buldum. Şu an öyle bir şarkı buldum, yakaladım. O yüzden çok mutluyum. Hicaz çıkacak mı? Çıktı mı? Şu an YouTube’da. Önümüzdeki hafta klibini çekiyoruz.
Ondan sonra da güzel bir reklam olmadan, PR olmadan olmuyor biliyorsun. Güzel bir reklamla, ondan sonra yeniden piyasaya çıkacağım. Şu an bağımsız çalışıyorsun değil mi? Bir bağ kurdun, aranjesi kadar.
Aynen, hepsini kendim yapıyorum. Çekiminden aranjesine kadar ama gönül bağım var Hilmi Topal’ın oğullarıyla. Gönül bağım var. Her zaman mesela şirket lazım olduğu zaman, Mahsun Kırmızıgül ile birlikteyiz. Onlar zaten Topaloğlu ailesiyle birlikteyim. Yani onlarla her an bir şey yapabilirim. “Zifir” de öyle oldu.
Yani zifiri ben kendim çıkaracağım. Dedim, sizinle birlikte yapalım. Birlikten kuvvet doğuyor. Yani tek başına bir şeylerin üstesinden gelmek biraz zor. Ama güvenilir insanlarla omuz omuza yürüyünce daha güzel oluyor. Sözlükte hakkında çok güzel yorumlar okudum. Bir tanesi, “Cem Karaca’nın gençliğine benziyorsunuz,” demiş. Ne düşünüyorsun? Teşekkür ederim, yani estağfurullah. Cem Karaca’yı da dinlemişim. Tüylerim diken diken oldu. Cem Baba başkaydı, ya Barış Manço, ya Moğollar… Keşke onların tırnağı olabilsek. Ona da şükürler olsun diyeceğim.
Şimdi son dönem müzik çalışmalarından bahsedelim. En son neler yaptın, neler ettin? Şu an nerelerden seni takip edebiliyoruz? Rüzgar Pehlivan, her yerden takip edebilirler; Instagram, TikTok, Facebook, YouTube… Her yerde Rüzgar Pehlivan. Hatta burada ileride kafede bir kızla tanıştım. Baktım, boş gördüm. Üzüldüm, yok dedi. Biz akşamları ve sabahları çok iş yapıyoruz falan, oturduk, muhabbet ettik.
Tamam dedim, tabiatın bir şarkısı Teoman’ın dedi. “Bak, dedim, YouTube’dan kiminmiş?” dedim. “Aa, sesiniz de çok güzelmiş,” falan. Öyle ayaküstü ben çok şey yaparım, yani böyle iletişimi çabuk kurarım insanlarla. Yani o kadar güzel eserler yaptım ki, şu anda sadece onları tanıtması kalıyor. Hepsi hazır. Bir de YouTube’da “Bu benim şarkım,” diye yayınlanan bir tane programım var. O bir süredir devam ediyor. Ondan da biraz bahsedelim. Şu an 80’e geldik, 80 bölümde. Yani çok güzel gidiyor, çok eğlenceli. Ben keyif alıyorum. 500 bölüme düşün.
Neler yapıyorsunuz programda? Komedi, mizah ve müziği birleştirmiş, yani müzikle mizahın birleşimi. Kendi şarkılarımdan oluşuyor. Yani 80 şarkıyı yaptıysam, 80’i de benim eserim. Şarkıyı dinletiyorum önce, ondan sonra yorumlar geliyor bana. Yorumları okuyorum. Şarkıyla ilgili çok komik yorumlar var. “Tiye alın,” diyorum. Şarkı içinizden ne geçiyorsa, gönlünüzden ne geçiyorsa, kalbinizde ne varsa onu söyleyin diyorum ve insanlar çok güzel yorumlar yapıyor. Kimisi alkışı hak edecek yorumlarda bulunuyor. Alkış geliyor, kahkahada da kahkaha geliyor. Yani program 30 dakikada çok başka yerlere gidiyor.
Şu an müptelası olan annesiyle babasıyla birlikte izleyenler var. Program haftada bir gün yayınlanıyor. Yok, şu an her gün. Her gün bir bölüm çekiliyor. Yani 500 bölüm çekilecek çünkü hatta 1000 bölüm de… Ben hani bir saat vesaire var mı? Hiçbir şey yok. Kendimi iyi hissettiğim an, kendi stüdyomda hemen play. Her gün illa bir video görüyoruz. Kesinlikle her gün montajını da ben yapıyorum, çekimini de ben yapıyorum. Şarkıların aranjesi de A’dan Z her şey bana ait. Prodüksiyon mükemmel.
Yani sahne performansları ne durumda? Şu anda Galata Köprüsü ve Beşiktaş’tayım ama Eylül’ün sonlarına doğru…
Yağmurlar düştüğü zaman herhalde Kadıköy’e de gideriz. Programın ve klibin etkisi var. Göz önünde olmanın da bir etkisi var; sahnelere biliyorsun, bu etki yapıyor. Şu anda tanıdık, bildik yerlerde sahne alıyorum, konserler başlıyor.
Azerbaycan’dan aradılar, Azerbaycan’a gidebilirim. Kıbrıs zaten benim kalemimdir; oraya her türlü giderim. Sahneden yana sıkıntım yok ama sahneyi ikinci plana attım. Bu YouTube programını her gün çekmem lazım, bir planım var. Sabah kalkıyorum, altıda kalkıyorum, dokuzda 99’a kadar montajı bitiriyorum. Geceden çektiğim programın montajını sabaha bırakıyorum. Ondan sonra kahvaltımı yapıp sporuma gidiyorum; böyle bir sistematiğim var.
O yüzden sistematiğimi bozmak istemiyorum. Eğer sahne olursa, yani 9 veya 10’da sahne olacaksa, o gün çekemeyeceğim programı ya da yorgun çekmiş olacağım. Bu yüzden enerjimi hep korumak istiyorum. Şimdi çok rekabet var; 2000’lerin başındaki gibi değil. O dönemde toplasan 50 kişi varken, şimdi herkes evden müzik üretiyor ve internete koyuyor.
Aslında gönül ister ki, eskiden olduğu gibi ünü ve şöhreti de görelim. Ben yeni bir ayrılık yaşadım, biliyorsun. Şu an çok fena şeyler çıkıyor benden, çok dert şiirleri üretiyorum. Gerçekten çok üretiyorum çünkü 11 yıllık bir evlilik var, çoluk var, çocuk var. Şu an onlardan ayrıyım, bir hasret çekiyorum. Zifir bile geçecek şarkılar yazdım diyebilirim.
Diğer sanatçılardan da duyacak mıyız? Peki, sözlerini büyük ihtimalle duyarsınız. Ben şarkılarımı paylaşmayı seviyorum. Zaten 5000-6000 tane şarkı var. Hepsini okumaya ömrüm yetmez ama paylaşmak istiyorum. Onlar kendileri zaten gelir, şarkı sosyal medyada patlar. Bir yerde patlar veya bu programda bir yerde hep böyle oldu; Haluk da kendi geldi, Ferhat Göçer de kendi geldi. İnternette gördüler mesela.
Rüzgar nerede, Köçer hangi şarkıyı vermişti? Zifiri verdim. Ömür Gedik’e de verdin. Zifiri çok, hala şu an yine bir isim daha var, ona da veriyoruz. Çok şey; yani Türkiye’nin en büyük şarkılarından biri Zifir. Gerçekten Türkiye’de beş tane şarkı deseler, o beş taneden bir tanesini Zifir sayarım. Yani o kadar büyük bir eser yapmışım ki, çıtayı çok yüksek tutmuşum. Onun üstüne nasıl çıkacağım bilmiyorum.
Ama dediğim gibi, çok bohem bir durumdayım. Hüzünlü bir durumdayım. Herhalde güzel şeyler çıkacak. Eylül 2025 için başka yeni projeler var mı? YouTube’da işte, 2025’te herhalde bir 200’e gelir. 200 de patlamış olur. Onun canlısını çekmek istiyorum, stüdyo ortamında çekmek istiyorum. Acun abimize buradan selam söyleyeceğim, düğünü var. Şimdi rahatsız etmek istemiyorum, düğünü bitsin, onun kapısını çalacağım. Büyük ihtimalle onunla başlarız diye düşünüyorum.
Eğer onun canlısı çekilirse, Türkiye’de ve dünyada yapılmamış tek müzik eğlence programı olur. Sen YouTube’da izleyip, onu canlı olarak kafanda hayal et. Çok mükemmel bir program olacak. 2020’de, büyük ihtimalle şarkılar çoğalmış olur. Şu an iki tane hitim var, herhalde iki tane daha patlatacağım. O “Hicaz” dediğim şarkı, klip çekeceğimiz şarkı. Zaten hiçbir şey yapmadım şu an, YouTube’da binlerce izlenme aldı, bayağı bir tıklandı. Hiçbir şey yapmadan koydum, baktım şarkı yürümüş gitmiş. “Zifiri” de öyle olmuştu, o da öne çıkmıştı ama onu desteklemek lazım. Yani, orada bakıyorsun, bu bir sivrilik. Tamam, bunu hani çiçek de mesela açar, onu suladığın zaman devamı gelir. Yani bu yüzden bizim de bu şarkıyı sulamamız gerekiyor.
Hicaz’ı açıp dinlesinler, doğum günü hediyesi olarak. Rüzgar Pehlivan yazın. Hepsini baştan dinleyin, hepsini. Şarkıyı 1 milyona ulaştırıyoruz inşallah. 1 milyon olursa sahneler de artar, güzel olur ama ben YouTube programından inanılmaz derecede umutluyum. Dediğim gibi, 500 bölüme taşırsam Türkiye’de bir ilki daha başarmış olacağım. Aslında benim hedefim 1000 bölüm. Ama o kadar meşakkatli bir iş ki, kimse yapmamış. Kimse 1000 bölüm yapmamış, Arka Sokaklar bile 4500 bölümde. Yani, 10 senedir falan çekiliyor Arka Sokaklar. Ama tabii o biraz daha farklı bir iş, 45 dakikalık bir şey, onun işlemi daha fazla. Benim işim biraz daha basit. Ama dediğim gibi, benim herhalde 60-70 yaşında da böyle “Bu benim şarkım başlıyor” falan dediğim bir program olacak. Gerçekten tutacak. Yani, nasıl 90’lara Barış Manço damga vurmuşsa, biz de 2040’a damga vuracağız diye düşünüyorum. Böyle bir şey geçiyor aklımda.
Ama bu konuda vizyon sahibisin. Gerçekten bu tutar, dediği tutuyor. İnşallah mücadeleye devam edeceğiz. Mücadeleyi hiçbir zaman bırakmıyoruz, tutsun ya da tutmasın. 1000 bölüm çekiyorum, ben kendim seyrederim. Kendim gülüyorum çünkü gülmeyi seviyorum. Yani, ben izliyorum, kendi kendime gülüyorum. Geçen gün canlı yayındaydım, telefonun sesini unutmuşum. Bir baktım, telefon sesi geliyor. Meşgule aldım. Sonra aklıma geldi, niye meşgule alıyorum ki? Benim programım dedim, doğaçlama bir program ya. Aradım, arkadaşımı canlı telefon bağlantısı almış gibi oldum.
Dün de mesela bir şarkıyı yanımda gitar var ama gitarın akordu yok. “Aa, dedim gitarı da katayım” yani her gün yeni bir şeyler ekliyorum. Mesela canlı telefon bağlantıları kuracağım, arada ünlülerle olur. Mesela, “Şu an bu benim şarkımda konuksuz, neler söylemek istersin?” falan. Onun da yorumunu almak istiyorum. Suratına kapatıyor yani onu. Tabii, program öncesinde bir şey yapacağım, arayacağım seni. “Programda seni arayacağım” diyeceğim ya da “Sen beni ara” diyeceğim, kafana göre ara, ben açarım. Böyle bir doğaçlama yapacağız. Gitarımı da almayı istedim buraya gelirken, getirseydin şurada bir şey söylerdim. Müziği dedim, her zaman yapıyoruz. Biraz projelerimizden bahsedelim. Müziği nasıl olsa açıyorlar, YouTube’da görüyorlar ama beni her yerde bulamıyorlar. Bu konuda Selçuk Aka sağ olsun, abimiz piarını yapacak, herkese ulaştıracak. İnşallah bütün Türkiye’ye izletecek. Abiye buradan selamlar, çok severim kendisini.
Onun dışında neler yapacağız? Yeni bir sevgili arıyorum. Kaç ay oldu? İşte 3-4 ay oldu. Bir 3-4 ay daha geçsin, ondan sonra yeni bir hayat, yeni bir 3-4 ay daha yaz. Tabii, yaz. Yok, ben sevgilim olunca da yazarım. Eski sevgilime yazdığım şarkılar var ama yeni sevgilimle birlikteyken yazdım. Yeni sevgilimle birlikteyken eski sevgilime şarkı yazdım ama yeni sevgili için çok kötü. Ama o bilmiyor, ona yazıldığını biliyor. Ben kimseye bunu, “Sana yazdım” falan demedim ama onu ona yazdım. Öğrendi. İzlerse, geçti o. İzleyemez, o artık unuttu beni. Açmaz. Beni gördüğü yerde kanal değiştiriyor.
Eminim 2025 güzel olacak. Program devam ederse, ünlü bir şekilde 100. programımızı kutlayacağız. Şu an haftada bir yayınlanıyor. 100 program gecesi de ne demek, her zaman çağırdığın zaman koşa koşa geldim. Hiç özel bir organizasyon yapmayı düşünmüyoruz, çünkü her zaman bir telefonun yeter. Koşa koşa gelirim, çünkü benim için çok değerli bir insansın. Teşekkür ederim, senin başarın beni her zaman gururlandırır. Projeler çok güzel ve içimizdeki enerji de öyle.
Gözümün önünde değildin, o zaman o enerjiyi bulamadım kendimde. Biraz kapanmak istedim, kendimi bulmak istedim. Evliliğin bitmesi aslında bir nevi iyi oldu, biliyor musun? O gitti, ben kendimi buldum. Şu an kendimleyim. Bazen karşı taraf ne kadar iyi niyetli olsa da, sevsen de, bir ilişkinin seni kötü etkilemesi için ille de zulüm görmek gerekmiyor. Kendimi buldum, adeta küllerimden doğdum. Şu anda çok iyiyim.
Kendimi tamamen müziğe ve spora verdim. Hayatımda iki şey var: müzik ve spor. Hatta buraya gelmek isteyen arkadaşlar oldu, dedim ki başka zaman görüşürüz. Burada program yapalım. Çünkü buradan çıkışta beni esir alacaklar. Çıkışta şarkımı yazacağım, şarkımı yazdıktan sonra sporumu yapacağım. Sporumu yaptıktan sonra 77 programı çekeceğim. İşte böyle hayatıma bir yön verdim.
Bakalım, hayırlısı. 100 program için 23 gün mü oluyor? Aynen, 23 gün. Göz açıp kapayınca bir bölüm geçecek. Daha başlıyorum, eski eşime de demiştim, “Böyle bir programa başlıyorum,” demiştim. O da “Hayırlı olsun,” deyip kulak ardı etmişti. Şimdi 77 bölüme geldik ve şu an bütün eşimin arkadaşları beni izliyor. Bütün mahalle beni izliyor. Kanalın adı ne? Abone olsunlar: Rüzgar Pehlivan YouTube’a abone olun. Bu benim şarkım, programın adı da oradan. Abone olursanız sevinirim. Türkiye Haber Portalı’na da abone olmayı unutmayın.
Ben de üye olayım. Çok teşekkür ediyorum, geldiğin için. Çok keyifliydi, çok güldüm. Uzun süredir de görüşmüyorduk. Bu arada denk geliyorduk, görmüş de oldum. Hangi ülkeye gidiyorsun? İtalya’ya geri gidiyorum. Orada ne yapıyorsun? Hem Kültür Sanat yönetimi okuyorum hem içerik üretiyorum. Bir yandan program yapıyorum.
Gel, İtalya’da da seni ziyaret edelim. Bir gün çok sevinirim, belki konser ayarlarız. Tabii, bir konser yapalım İtalya’da. Türklere ya da “Çav Bella” diyerek orada okuruz. Bilmem, Türk restoranları veya barları vardır mutlaka. Oralarda bir şeyler yapabiliriz. İngilizce de bir şey veririz, ama kendimiz Rüzgar olarak gelelim.
Tabii, bir İtalya çıkartması yapalım, çizmeyi giyelim. Bunu konuşalım, kamera arkasında organize edelim. Çok teşekkür ediyorum. Ben teşekkür ederim, geldiğin için, vakit ayırdığın için. Hayırlı uğurlu olsun. 100 bölümde inşallah görüşmek üzere. Çok teşekkür ederim.
Teşekkürler efendim, sizlere yine Lüleci Hendek Caddesi üzerindeki Bohem Apartmanı’nda seslendik. Bu programda müzisyen ve söz yazarı Rüzgar Pehlivan bizlerle beraberdi. Kendisine YouTube’dan, TikTok’tan, Instagram’dan ve diğer sosyal platformlardan takip edebilirsiniz. Bir sonraki programımızda görüşmek üzere. Teşekkürler bizi izlediğiniz için.